Sunday, August 17, 2008
Saturday, August 09, 2008
ROUGE OPERA
Aylar evvel Ayça Şen Lapitak el ve ayak kremlerinin şahaneliğinden bahseden bir yazı yazmıştı ve Lapitak gibi Türk markaları olduğu sürece milletçe sırtımızın yere gelmeyeceğinden dem vurmuştu. Ben de şu an aynı duyguları kimi mağazadan 1 YTL'ye, kimi dükkândan 75 kuruşa ve hatta kimi dükkânın sepetinden 50 kuruşa sahip olacağımız caaanım Flormar ojeleri için hissediyorum. Flormar'ı benimsiyorum.
Fakat bu, o ucuz Fransız ojesinin hayatımda tanıdığım en güzel kırmızıya sahip olarak beni bir süreliğine de olsa mutlu etmesi gerçeğini değiştirmiyor.
Hepinize manikürlü, pedikürlü ve kan taşından uzak günler diliyorum.
Edit:
Wednesday, July 30, 2008
Monday, July 28, 2008
1. geleneksel örovizyon çeti
01 ermenistan
sothyz: ay bu kumsalda kucağında gitarla şarkı söyleyen çocuklara benziyor, biraz da şesu
jelatin: nefes nefese kaldı, ermenistan'ın bir an önce playback olayını öğrenmesi lazım
sothyz: kendi kendilerini soykıracaklar yoksa, hahahaha
jelatin: arkasındaki de küp şeklinde bir fare peyniri
jelatin: ayh, çok klişe, ipler falan
sothyz: bu ip olayının da sertab'tan sonra boku çıktı
sothyz: kıç çatalını gördüm ermeni'nin
jelatin: ermenistan'ın tarkan'ı mıymış bu, kesin öyle derler
sothyz: popova, hahaha
sothyz: geçen sene elendiler diye, bu sene soyadı daha erotik olan bi kadın koymuşlar
sothyz: ama sağ tarafta dikilen bıyıklı adamı anlayamadım
jelatin: içimizde hala assolist tuvaleti giyinerek erovizyonda başarılı olabileceğini zanneden ülkeler var, onlar kendilerini biliyor
sothyz: allah kahretsin, o bağıran da nedir?
sothyz: zenci uğurkan erez
jelatin: vantilatörün önünde durarak söylüyormuş onu
03 slovenya
sothyz: ayakkabıları keeees, hehehehe
jelatin: parmak arası terlik değil miydi be
sothyz: hahahahahahah
sothyz: kenan doğulu'nun şu güneş kolyeli hali bu
jelatin: ben böyle durumlarda danseden kızların yüz ifadelerini zevkle izliorum
sothyz: ben de niye seyirci yok diyorum arkada, hahahaha, dekormuş
jelatin: hahahaa
jelatin: su akmıyor ama, su aksa güzel olurdu ama herkes bir melih gökçek değil
sothyz: o zaman da "yunanlılar bizim travertenleri de çalmış" derdik
jelatin: "ONLARI DA SAHIPLENDILER"
sothyz: DENIZLİLİLER AYAKLANDI!
jelatin: what a wonderful world'ü de seslendire seslendire bir hal oldular
sothyz: "geçen sene oy vermemişti, siz de vermeyin"
sothyz: oh beybi, jartiyersiz bir örovizyon düşünemiyorum
jelatin: yazık bunlara koreograf kalmamış
jelatin: alakasız bir mulen ruj konsepti
sothyz: solist de giyseymiş ya
jelatin: şarkıcının da giymediğine şükretmeliyiz diyecektim
sothyz: şişman ve jartiyerli kadınlara bayılırım
jelatin: blogumda vardı öyle bir foto
sothyz: çok afedersin bu ..rr.. gibi şarkıyı söyleyecek zayıf kadın bulamamışlar mı?
jelatin: kendisi andora'da güçlü sesi, zenci gırtlağıyla tanınıyor
sothyz: hahahahaha, kol hareketini gördün mü?
jelatin: üzgünüm göremedim
sothyz: böyle kolunu ileri doğru uzatmıştı, işaret parmağı havada
sothyz: sonra onu yumruk yapıp kendine çekti
jelatin: adam gibi şey çıkmadı, insinler de, sakis çıksın be oyh
sothyz: soldaki çocuk donunu pantolonunun üstüne giymiş
sothyz: mamamamamama
sothyz: ya ceza bu HAHAHAHAHAH
jelatin: böyle fazla enerjik insan gördüm mü rahatsız oluyorum
sothyz: ben de kadının bacaklarını ısırmak istiyorum
sothyz: 21 yaşındaymış bak, çıtır, bak bunu yapalım sana
jelatin: kalçalarını göreyim kalçalarını, bana kalçalarla gelin
sothyz: temiz çocuk, ben de soldaki etekliyi alırım
jelatin: sağ arkadaki 3 lüyü çözemedim
sothyz: onlar da "haa huuu" diyor
jelatin: onların anneleri nasıl heycanla izliyordur
sothyz: sibel tüzün ne harikalar yaratacak acaba?
jelatin: ya bişi diim mi, sibel bunların yanında hakikaten süperstar kalacak
sothyz: ağzını açmaması için tanrıya dua edelim
sothyz: o gri dişlerini görünce ben uyuyamıyorum
jelatin: kısa diş....
jelatin: ya dişte ne var, diş yine beyaz
jelatin: gri olan, etler!!!!!
sothyz: hatta siyah gri damalı dişler
jelatin: ya midem bulanıyor ya
sothyz: ohşşş, geri halliwell bu
sothyz: keşke erkekler değil de kadın taksaymış o korseyi
jelatin: takmış da, son anda yırtıldığı için çıkartmak zorunda kalmış
sothyz: pınar altuğ ve spice girls'den geri'nin karışımı
sothyz: robbie williams 50 yaşında ya da erol köse saçlarını uzatmış
jelatin: irlanda sadece kahve üretse
sothyz: gitsin ilahi okusun kilisede
sothyz: hah, kızlar da paçoz gibijelatin: ya çok kötü çok
jelatin: geçelim bunları şekerim, bunlar kazanmaya gelmemişler
sothyz: sahnede de bişi yapmamışlar, bi ışık değişiyor
sothyz: "dümbelek de çalan"
sothyz: merhaba, benim adım anet. anet, ayrık meme demek.
jelatin: cyprusta zenci ne arıyor
sothyz: şimdi onu diyecektim, güneşte unutmuş annesi babası heralde. d vitamininden de ayı gibi olmuş.
sothyz: arkada da city of angels hesaaaabı
sothyz: kokoçambo yeeeea
sothyz: aaa fenerbahçeli aurelio da oynuyor
jelatin: fransız çizgifilmlerin jenerik müziği gibi
sothyz: evet ben de arkada clementine gösterecekler diye bekliyorum
jelatin: efekt yaptılar yalnız bizim travertenlere
sothyz: amaan iki elişi kağıdı tutmuşlar ışığa
sothyz: aaa aysu baçeoğlu
jelatin: aa, ama yine bu iyi gibi kız
jelatin: da şortun manası nedir
sothyz: open up your fantasiesssss/ i can make şakira dance to you/ i wanna give it to you
sothyz: şimdi anladın mı şortun manasını?
jelatin: bacağımı kaldırdığımda apış aramı görebilirsiniz
sothyz: işte o "it" ona refer ediyor
sothyz: vayy yeşil saçlar
jelatin: celine dion ft. ege çubukçu
sothyz: hahahahahassskttrrr
sothyz: teoman'dan geliyor: kupa kızı sinek valesi
sothyz: selin diyon hamile galiba
jelatin: gazdır o
jelatin: tamirci çırağı
sothyz: vallahi ya
jelatin: hiç rus gibi değil bu
sothyz: kolları fena değil ama, yapalım bunu sana
jelatin: olur
sothyz: ama saçları ofsayt
sothyz: arkada da kuğu gölü balesi oynuyorlar
jelatin: deminki mulen rujla bu çocuk kareograf dağıtımında sona kalmışlar
sothyz: bunun da kıçını gördüm!
sothyz: hahahaha peki o piyanodan çıkan kız ne hissediyordur?
jelatin: "yarın herkes benden bahsedecek."
sothyz: ya da bunun hikayesini düşünen adam nasıl anlatmıştır projeyi?
jelatin: hah!
sothyz: "abi gençten bi çocuk, jeanli falan. zıplasın. piyanodan da bi kadın çıksın beyaz. arkada da tütülü kızlar. bale felan."
sothyz: oooleeey, süpırsıtar
sothyz: ay biraz hareket et yaa
jelatin: nasıl edecek, düşmesin diye tuttular kadını demin merdivenden çıkarken
sothyz: koltukaltlarına ağda yapsalarmış keşke
sothyz: bu kız kazanacak
jelatin: olabilir ve fena değilmiş ha
sothyz: o elbiseyle, hakan taşıyan bile söylese 1. olur öyle deeeyim ban sağaaa
sothyz: finlandiya'dan hardrak, norveç'ten de metal
jelatin: bunlar olsun
sothyz: medeni cesaretlerinden dolayı kendilerine oskar yaptırıp vermek istiyorum
jelatin: bacak ve göğüs göstermeden sesleriyle bir yerlere gelmek isteyen gençler bunlar, anlıyor musun soti ?
sothyz: topuklarına bayıldım jelo
jelatin: oooooovvv
sothyz: vaoooovv
sothyz: orc'larla çıktı adamlar ya hahahaha
sothyz: orclar burada, frodo nerede?
sothyz: bunlar şu ketçap grubu mu ya?
sothyz: lehelehelehübee
jelatin: evet evet öyle diyorlardı yani görsem tanımam da
sothyz: uh 6 erkek varmış
sothyz: ay bu neee? titan HEY HEY HEY!
jelatin: ay babam değiştirdi ya
jelatin: hah şimdi açtı. eleştirel bakış açıma gölge düşürüyor
sothyz: en soldaki niye öyle duruyor
sothyz: "we are the winners of eurovision"
sothyz: bu sene inanılmaz şeyler var
jelatin: beyoğlu mızıkacılarındaki vampir çocuğa benziyor
jelatin: bak bu britney'in anne olmadan önceki hali
sothyz: ups ay did it again di mi?
jelatin: hıhı
jelatin: ay çok itici ya
sothyz: bence bu "barbi görl"
jelatin: emel'iymiş bu oranın, böyle çocuk taklitleri filan
sothyz: şeyi izledin mi ya? turkish barbie
jelatin: hahaaahaha evet. barbinin ken'den çok bıyığı var.
Friday, June 08, 2007
KELİME
Biz de, ön tarafta oynamaktan arta kalan zamanlarda anladık ki 6 Haziran 2007 bizim için önemli bir gün!
Şöyle;
Jelatin: ... orada seccade var.
ay hayatımda, ilk kez
seccade yazıyorum
seczade mi yoksa
Sothyz: dur ben de yaziyim
seccade
J: 6 haziran 2007
her sene bugün buluşup “seccade” yazalım
S: hahahahahahahahaha
lütfen bunu yazalım bi sonraki postta
J: ay bir de yanlış yazdıysak çok gülerim
, bakayım tdk'dan
S: 6 haziran 07, sevgili günlük bugün jelatin ve ben ilk defa seccade yazdık.
J: hahhahahah
S: abi bu sefer iyice irticai olacağız.
seccade diye google'layanlar bize gelecek
J (bu arada TDK’dan Seccade’nin geçmişe bakmış) : Bir kişinin üzerinde namaz kılabileceği büyüklükte, halı, kilim, post veya kumaştan yaygı, namazlık
S: kuran.com.tr siteleri bize link verecek
header'larımızda dua eden küçük çocuklar koyacağız
Monday, March 12, 2007
yimeksepeti
gergin bir şekilde bekliyoruz: adamın elinde henüz çok azı çıkmış fiş, benim elimde yemekler.
sonra tırrr diye bir ses geliyor ve ikimiz birden "hoh" diyoruz.
bana kartımı geri veriyor, afiyet olsun diyor.
ben de teşekkür ediyor, kolay gelsin'ler diliyorum.
Monday, December 25, 2006
AŞK, YENİDEN! AKDENİZ'İN MUZU GİBİ...
Evet, belki biz bu gemiyi yaz mevsimlerinde eğleniriz gayesiyle batırmış olabilirdik, fakat bu durum soğuk kış gecelerinde sizlerin kalbini ısıtmayacağımız anlamına gelir miydi ki?
Derken, ben herkesten gizli kalan son içme suyumuzla saçlarımı pirüpak etmiş, kuruduktan sonra şekillendireyazmıştım ki SAÇ KÖPÜĞÜNÜN üzerindeki küçük bir direktif tüm köpüğü afiyetle yememe neden oldu.
...saçlarınızı doğal yoldan kurumaya bırakın. *Arkadaşlarınıza göstermeye gidin.
ARKADAŞLARIMIZA GÖSTERMEYE GİTMEK?
Sevgili Wella,
Bir kadın üzerindeki herhangi bir değişiklikten (hele ki konu saçıysa) çoğu zaman bahsetmez. Karşı tarafın FARK ETMESİNİ bekler...
Belki de gemide 7/24 bir kuaför bulundurmak en akıllıca fikir...
Monday, October 30, 2006
Sunday, September 10, 2006
Sunday, August 27, 2006
NOOOO-DLE
Eve gelince bir film izledim. Biraz çet yaptım. Biraz dergi karıştırdım. Midemin bu egzotik tadı tam anlamıyla hak edebilmesi için iyice boş kalmasını bekledim... Biraz daha bekledim... Karnımdaki gurultu volyumunun yeterli seviyeye ulaştığını anladığımda derhal sandalyeden kalktım ve mutfağa yöneldim. Nitekim 3 dk içerisinde nefis bir ziyafet beni bekliyordu. Noodle'lara güvenim tam, midem bu küçük kutunun içindeki lezzeti tümüyle kabul edecek kadar açtı.
Sonuç mu? Re-za-let! Hayatımda hiç bu kadar kötü bir yemek yemediğim gibi, hiç bu kadar kötü bir kokuyla da karşılaşmadım. Bu sinema sanatına hayran kaldığım / her gördüğüm çekik gözlüsüne taptığım Uzakdoğu insanı, affedersiniz, bu z.k gibi yemekten başka yiyecek bir şey bulamadılar mı? Sana, "İtalya'nın nefis pizzası, pennesi, spaghettisi; Meksika'nın enfes fajitas'sı nerede?!" diye sorar; memleketimin içli köftesine kurban olurum sevgili okur. Yiyeni obez yaptığı iddiasıyla lanetledikleri Burger King'in bile bir karakteri var, ki Acılı Whopper yerken zevkten tatlı krizimi tatlıya bağladığımı bilirim... Yazık.Biterken ocakta misss gibi taze fasulye pişiyordu. Zeytinyağlı.
Monday, August 21, 2006
Q2LBEN
gülben ergen'den bahsetmişken, bu fotoğrafına değinmeden geçemeyeceğimi farkettim.
arşivimdeki birbirinden güzel ünlü fotoğraflarına göz atarken, bir de baktım gülben ablanın bu pozu bana başka bir pozunu hatırlatıyor.
şimdi saymaya üşeniyorum ama galiba 3 alttaki posttaki (tekerleme gibi oldu) fotoğrafa bakarsanız iki resim arasındaki benzerliği (benzerlikleri) bulabilirsiniz. bunu yeliz yeşilmen bile bulabilir.
1. popo kavrama: gülben ablanın sol eli sürekli poposunda. kaşınıyor olabilir, belki parazit vardır. efendim ben doktor değilim ama kendisine şey öneriyorum, küçük kırmızı haplar vardı, ondan.
2. bacaktaki gamze: buna selülit demeye dilim varmıyor, yorumsuz bırakıyorum. selülit, vişi reklamlarından öğrendiğimiz kadarıyla -bizde graaaam yok yaniiii- derideki portakal kabuğu görüntüsü. ama bu portakal falan değil, artezyen kuyusu. kendisine portakal yemeyi yasaklıyoruz.
3. yüzdeki ifade: alltakinde direk karşıya, bunda ise yere 45 derecelik açıyla göğe bakmasına rağmen, ağız aralığı ve kaşları kaldırma mesafesi birbirinin aynısı.
dallı güllü bikinisinin güzelliğinden ve arkadaki flu papatya sandalyelerden bahsetmek istemiyorum, zira saat sabahın 04:2'si ve çok açım.
q2 konusuyla ilgili seyir arkadaşım jelo'ya atılan çamuru temizleyemeyi görev bilirim.
evet kendisi gurbet ellerde can sıkıntısıyla haşır neşir olabilir. ancak o bir blog scene investigator değildir. -değilsin, değil mi?-
q2'nin bılogır profiline koyduğu fotoğraf bir kadın fotoğrafı ve bunu da ancak, bir erkek kendisinin üzerinden dikkatleri çekmek için yapıyor olabilir.
sonuçta, jelo ablamız ve ttku kardeşimiz temyiz ediliyor, geriye diğer arkadaşlarımız kalıyor. dava düşmüştür, gümm!
hatta diğerlerinin sebeplerini biiiiiir biiiiiir sayarken, doktor ferhatcan kardeşimizin anyone iddiasını havada bıraktığından q2'nin anyone olmasına bir oy da benden diyorum.
ebe!
ooooolaaa laaa dardanellaaa.
Thursday, August 17, 2006
MAY DAY
sevgili batan gemi ahalisi,
bu gemiyi bir türlü batıramıyoruz. hatta bendeniz kulunuz sotiz'in yaz tembelliğiyle haftalardır küçük bir postçuk dahi girememesi bile bu gemiyi batıramadı. jelo abla tek başına kahramanca kürek çekiyor, yelkenler fora!
şimdi benim üşenerek klavyenin tuşlarını tıklamamın sebebi ise bir kutlama; çok sevdiğimiz simi ablamızın parmağındaki yüzüğü kutlamak.
ay ne biliyim, buradan paris'e koşasım geldi. ben ayakkabılarımı bağlarken, siz de jelo ablayla simiole için çektiğimiz tribute fotoğrafa bakın, ne biliyim.
burayı da pek kimse bilmez ama, belki ikimilyor.kom yaparız, belli mi olur.
savaş ay, sesimi duy.
BİRER DRİNK ALSAYDIK...
Kendisinin yeniden yazmasını beklemek; Aliye'nin çocuklarına kavuşmasını beklemek, Carver'ın kim olduğunu öğrenmeyi beklemek, Seymen Ağa'nın mayınlardan sağ çıkıp çıkmayacağını merak etmek kadar azap verici. Nitekim kavuşmalar da öyle duygu dolu...
Tuesday, August 01, 2006
MARGINAL UTILITY OF SOMETHING SOMETHING
...diye düşünürken nedensizce okulu özlediğimi fark ettim. Biz buna ekonomide MARGINAL UTILITY diyoruz... Bir mala sahip olma isteğin azaldıkça / tatmin oldukça onun için feda edeceğin şeyler azalıyor.
Monday, July 17, 2006
ANNEM DE SEVİNİYO
Gülben Ergen'in Yıldız Tilbe imzalı, "HA HA HA HA HA HA HAHHA HHAAHHAA!!!" nakaratlı, bolca histeri içeren; enerjik Sultans of the Dance elemanı, Küçük Prens Mustafa'nın dizlerinde uyuduğunu ima eden şarkısını ilk dinlediğimde bir yerlerden bu kadar tanıdık gelmesine şaşırmış, ne ile benzerlik kurduğuma karar verememiştim.
Ta ki bir sabah -yine- İstanbul'un manyak martı kahkahalarıyla uyanana kadar...
İyi geceler
Saturday, July 15, 2006
FIVE DOLLARS MILK SHAKE
Kaldırımın üzerine atılmış iki sandalye, sıcak ve nemli bir Temmuz akşamı, üzerine ölü toprağı serpilmiş bedenlerimizi bekliyordu adeta... Toz mavi, rüzgarda uçuşan ipek elbisesiyle köşkten çıkan Adalet Hala'mın getirdiği soğuk White Iced Chocalate'larla biraz olsun serinlemeyi umarak, yudumladık. Yudumladık. Ve yudumladık.
Çok eylendik.
:göz kırp
Friday, July 14, 2006
HAVUÇ AĞACI
merhaba hanımlar,
bugünkü yemeğimizin adı tavanarası usulü zeytinyağlı havuçlu ekmek. malzemeleri, yemeğin isminden anlayamayan okuyucular için tekrarlıyorum.
- ekmek
- zeytinyağı
- havuç
tavanarası'na gidilir. yemek sipariş edilir. biraz sonrasında getirecekleri sepetin içinden bir adet ekmek dilimi alınır, üzerine zeytinyağı damlatılır. masaya yemekle birlikte garnitür olarak gelen ince havuç dilimi de zeytinyağı damlatılmış ekmeğin üstüne konulur.
afiyet olsun!