Saturday, August 09, 2008

ROUGE OPERA

Buraya Paris'ten büyük törenlerle satın aldığım kırmızı ojenin nasıl 2 haftada yoğurt olduğunu anlatan uzun bir makale yazacaktım ki bu gerçeğin delillerini sizinle paylaşmama yardım edecek olan fotoğraf makinem beni yarı yolda bıraktı. Diyeceğim o'dur ki: oje Fransa'dan bile alınmış olsa, ojedir. Yoğurtlaşır. Bu yoğurtlaşmanın sevgili kadın okurlarım üzerinde bıraktığı etkileri biliyorum. Ondan söylüyorum.

Aylar evvel Ayça Şen Lapitak el ve ayak kremlerinin şahaneliğinden bahseden bir yazı yazmıştı ve Lapitak gibi Türk markaları olduğu sürece milletçe sırtımızın yere gelmeyeceğinden dem vurmuştu. Ben de şu an aynı duyguları kimi mağazadan 1 YTL'ye, kimi dükkândan 75 kuruşa ve hatta kimi dükkânın sepetinden 50 kuruşa sahip olacağımız caaanım Flormar ojeleri için hissediyorum. Flormar'ı benimsiyorum.

Fakat bu, o ucuz Fransız ojesinin hayatımda tanıdığım en güzel kırmızıya sahip olarak beni bir süreliğine de olsa mutlu etmesi gerçeğini değiştirmiyor.

Hepinize manikürlü, pedikürlü ve kan taşından uzak günler diliyorum.

Edit:

1 comment:

Anonymous said...

merhaba. flormar markasının 50 küsur yıldır türkiye'de olduğunu biliyor muydun? :)