Sunday, August 17, 2008

what shall we do with the drunken sailor?

farkettik ki sahilde batangemiyi izlemek için insanlar toplanmaya başlamış.
sizi selamlıyoruz.

Saturday, August 09, 2008

ROUGE OPERA

Buraya Paris'ten büyük törenlerle satın aldığım kırmızı ojenin nasıl 2 haftada yoğurt olduğunu anlatan uzun bir makale yazacaktım ki bu gerçeğin delillerini sizinle paylaşmama yardım edecek olan fotoğraf makinem beni yarı yolda bıraktı. Diyeceğim o'dur ki: oje Fransa'dan bile alınmış olsa, ojedir. Yoğurtlaşır. Bu yoğurtlaşmanın sevgili kadın okurlarım üzerinde bıraktığı etkileri biliyorum. Ondan söylüyorum.

Aylar evvel Ayça Şen Lapitak el ve ayak kremlerinin şahaneliğinden bahseden bir yazı yazmıştı ve Lapitak gibi Türk markaları olduğu sürece milletçe sırtımızın yere gelmeyeceğinden dem vurmuştu. Ben de şu an aynı duyguları kimi mağazadan 1 YTL'ye, kimi dükkândan 75 kuruşa ve hatta kimi dükkânın sepetinden 50 kuruşa sahip olacağımız caaanım Flormar ojeleri için hissediyorum. Flormar'ı benimsiyorum.

Fakat bu, o ucuz Fransız ojesinin hayatımda tanıdığım en güzel kırmızıya sahip olarak beni bir süreliğine de olsa mutlu etmesi gerçeğini değiştirmiyor.

Hepinize manikürlü, pedikürlü ve kan taşından uzak günler diliyorum.

Edit:

Wednesday, July 30, 2008

yılışık











bak seen? yani line'daki hâllerini falan bilmesek inanacağız.

Monday, July 28, 2008

la havle













iyi halt ettin.

1. geleneksel örovizyon çeti

5/21/2006

01 ermenistan

sothyz: ay bu kumsalda kucağında gitarla şarkı söyleyen çocuklara benziyor, biraz da şesu

jelatin: nefes nefese kaldı, ermenistan'ın bir an önce playback olayını öğrenmesi lazım

sothyz: kendi kendilerini soykıracaklar yoksa, hahahaha

jelatin: arkasındaki de küp şeklinde bir fare peyniri

jelatin: ayh, çok klişe, ipler falan

sothyz: bu ip olayının da sertab'tan sonra boku çıktı


sothyz: kıç çatalını gördüm ermeni'nin

jelatin: ermenistan'ın tarkan'ı mıymış bu, kesin öyle derler


02 bulgaristan

sothyz: popova, hahaha

sothyz: geçen sene elendiler diye, bu sene soyadı daha erotik olan bi kadın koymuşlar

sothyz: ama sağ tarafta dikilen bıyıklı adamı anlayamadım

jelatin: içimizde hala assolist tuvaleti giyinerek erovizyonda başarılı olabileceğini zanneden ülkeler var, onlar kendilerini biliyor

sothyz: allah kahretsin, o bağıran da nedir?

sothyz: zenci uğurkan erez

jelatin: vantilatörün önünde durarak söylüyormuş onu


03 slovenya

sothyz: ayakkabıları keeees, hehehehe

jelatin: parmak arası terlik değil miydi be

sothyz: hahahahahahah

sothyz: kenan doğulu'nun şu güneş kolyeli hali bu

jelatin: ben böyle durumlarda danseden kızların yüz ifadelerini zevkle izliorum

sothyz: ben de niye seyirci yok diyorum arkada, hahahaha, dekormuş

jelatin: hahahaa

jelatin: su akmıyor ama, su aksa güzel olurdu ama herkes bir melih gökçek değil

sothyz: o zaman da "yunanlılar bizim travertenleri de çalmış" derdik

jelatin: "ONLARI DA SAHIPLENDILER"

sothyz: DENIZLİLİLER AYAKLANDI!


04 andorra

jelatin: what a wonderful world'ü de seslendire seslendire bir hal oldular

sothyz: "geçen sene oy vermemişti, siz de vermeyin"

sothyz: oh beybi, jartiyersiz bir örovizyon düşünemiyorum

jelatin: yazık bunlara koreograf kalmamış

jelatin: alakasız bir mulen ruj konsepti

sothyz: solist de giyseymiş ya

jelatin: şarkıcının da giymediğine şükretmeliyiz diyecektim

sothyz: şişman ve jartiyerli kadınlara bayılırım

jelatin: blogumda vardı öyle bir foto

sothyz: çok afedersin bu ..rr.. gibi şarkıyı söyleyecek zayıf kadın bulamamışlar mı?

jelatin: kendisi andora'da güçlü sesi, zenci gırtlağıyla tanınıyor

sothyz: hahahahaha, kol hareketini gördün mü?

jelatin: üzgünüm göremedim

sothyz: böyle kolunu ileri doğru uzatmıştı, işaret parmağı havada

sothyz: sonra onu yumruk yapıp kendine çekti




05 belarus

jelatin: adam gibi şey çıkmadı, insinler de, sakis çıksın be oyh

sothyz: soldaki çocuk donunu pantolonunun üstüne giymiş

sothyz: mamamamamama

sothyz: ya ceza bu HAHAHAHAHAH

jelatin: böyle fazla enerjik insan gördüm mü rahatsız oluyorum

sothyz: ben de kadının bacaklarını ısırmak istiyorum


06 albania

sothyz: 21 yaşındaymış bak, çıtır, bak bunu yapalım sana

jelatin: kalçalarını göreyim kalçalarını, bana kalçalarla gelin

sothyz: temiz çocuk, ben de soldaki etekliyi alırım

jelatin: sağ arkadaki 3 lüyü çözemedim

sothyz: onlar da "haa huuu" diyor

jelatin: onların anneleri nasıl heycanla izliyordur

sothyz: sibel tüzün ne harikalar yaratacak acaba?

jelatin: ya bişi diim mi, sibel bunların yanında hakikaten süperstar kalacak

sothyz: ağzını açmaması için tanrıya dua edelim

sothyz: o gri dişlerini görünce ben uyuyamıyorum

jelatin: kısa diş....

jelatin: ya dişte ne var, diş yine beyaz

jelatin: gri olan, etler!!!!!

sothyz: hatta siyah gri damalı dişler

jelatin: ya midem bulanıyor ya


07 belçika

sothyz: ohşşş, geri halliwell bu

sothyz: keşke erkekler değil de kadın taksaymış o korseyi

jelatin: takmış da, son anda yırtıldığı için çıkartmak zorunda kalmış

sothyz: pınar altuğ ve spice girls'den geri'nin karışımı


08 irlanda

sothyz: robbie williams 50 yaşında ya da erol köse saçlarını uzatmış

jelatin: irlanda sadece kahve üretse

sothyz: gitsin ilahi okusun kilisede

sothyz: hah, kızlar da paçoz gibi

jelatin: ya çok kötü çok

jelatin: geçelim bunları şekerim, bunlar kazanmaya gelmemişler

sothyz: sahnede de bişi yapmamışlar, bi ışık değişiyor


09 güney kıbrıs

sothyz: "dümbelek de çalan"

sothyz: merhaba, benim adım anet. anet, ayrık meme demek.

jelatin: cyprusta zenci ne arıyor

sothyz: şimdi onu diyecektim, güneşte unutmuş annesi babası heralde. d vitamininden de ayı gibi olmuş.

sothyz: arkada da city of angels hesaaaabı


10 monaco

sothyz: kokoçambo yeeeea

sothyz: aaa fenerbahçeli aurelio da oynuyor

jelatin: fransız çizgifilmlerin jenerik müziği gibi

sothyz: evet ben de arkada clementine gösterecekler diye bekliyorum

jelatin: efekt yaptılar yalnız bizim travertenlere

sothyz: amaan iki elişi kağıdı tutmuşlar ışığa


11 makedonya

sothyz: aaa aysu baçeoğlu

jelatin: aa, ama yine bu iyi gibi kız

jelatin: da şortun manası nedir

sothyz: open up your fantasiesssss/ i can make şakira dance to you/ i wanna give it to you

sothyz: şimdi anladın mı şortun manasını?

jelatin: bacağımı kaldırdığımda apış aramı görebilirsiniz

sothyz: işte o "it" ona refer ediyor


12 polonya

sothyz: vayy yeşil saçlar

jelatin: celine dion ft. ege çubukçu

sothyz: hahahahahassskttrrr

sothyz: teoman'dan geliyor: kupa kızı sinek valesi

sothyz: selin diyon hamile galiba

jelatin: gazdır o


13 rusya

jelatin: tamirci çırağı

sothyz: vallahi ya

jelatin: hiç rus gibi değil bu

sothyz: kolları fena değil ama, yapalım bunu sana

jelatin: olur

sothyz: ama saçları ofsayt

sothyz: arkada da kuğu gölü balesi oynuyorlar

jelatin: deminki mulen rujla bu çocuk kareograf dağıtımında sona kalmışlar

sothyz: bunun da kıçını gördüm!

sothyz: hahahaha peki o piyanodan çıkan kız ne hissediyordur?

jelatin: "yarın herkes benden bahsedecek."

sothyz: ya da bunun hikayesini düşünen adam nasıl anlatmıştır projeyi?

jelatin: hah!

sothyz: "abi gençten bi çocuk, jeanli falan. zıplasın. piyanodan da bi kadın çıksın beyaz. arkada da tütülü kızlar. bale felan."


14 türkiye

sothyz: oooleeey, süpırsıtar

sothyz: ay biraz hareket et yaa

jelatin: nasıl edecek, düşmesin diye tuttular kadını demin merdivenden çıkarken

sothyz: koltukaltlarına ağda yapsalarmış keşke


15 ukrayna

sothyz: bu kız kazanacak

jelatin: olabilir ve fena değilmiş ha

sothyz: o elbiseyle, hakan taşıyan bile söylese 1. olur öyle deeeyim ban sağaaa




16 finlandiya

sothyz: finlandiya'dan hardrak, norveç'ten de metal

jelatin: bunlar olsun

sothyz: medeni cesaretlerinden dolayı kendilerine oskar yaptırıp vermek istiyorum

jelatin: bacak ve göğüs göstermeden sesleriyle bir yerlere gelmek isteyen gençler bunlar, anlıyor musun soti ?

sothyz: topuklarına bayıldım jelo

jelatin: oooooovvv

sothyz: vaoooovv

sothyz: orc'larla çıktı adamlar ya hahahaha

sothyz: orclar burada, frodo nerede?


17 hollanda

sothyz: bunlar şu ketçap grubu mu ya?

sothyz: lehelehelehübee

jelatin: evet evet öyle diyorlardı yani görsem tanımam da



18 litvanya

sothyz: uh 6 erkek varmış

sothyz: ay bu neee? titan HEY HEY HEY!

jelatin: ay babam değiştirdi ya

jelatin: hah şimdi açtı. eleştirel bakış açıma gölge düşürüyor

sothyz: en soldaki niye öyle duruyor

sothyz: "we are the winners of eurovision"

sothyz: bu sene inanılmaz şeyler var

jelatin: beyoğlu mızıkacılarındaki vampir çocuğa benziyor


23 izlanda

jelatin: bak bu britney'in anne olmadan önceki hali

sothyz: ups ay did it again di mi?

jelatin: hıhı

jelatin: ay çok itici ya

sothyz: bence bu "barbi görl"

jelatin: emel'iymiş bu oranın, böyle çocuk taklitleri filan

sothyz: şeyi izledin mi ya? turkish barbie

jelatin: hahaaahaha evet. barbinin ken'den çok bıyığı var.

Friday, June 08, 2007

KELİME

Yaz geldi, mavi yolculuk sezonu açıldı.

Biz de, ön tarafta oynamaktan arta kalan zamanlarda anladık ki 6 Haziran 2007 bizim için önemli bir gün!

Şöyle;

Jelatin: ... orada seccade var.
ay hayatımda, ilk kez
seccade yazıyorum
seczade mi yoksa

Sothyz: dur ben de yaziyim
seccade

J: 6 haziran 2007
her sene bugün buluşup seccade yazalım

S: hahahahahahahahaha
lütfen bunu yazalım bi sonraki postta

J: ay bir de yanlış yazdıysak çok gülerim

, bakayım tdk'dan

S: 6 haziran 07, sevgili günlük bugün jelatin ve ben ilk defa seccade yazdık.

J: hahhahahah

S: abi bu sefer iyice irticai olacağız.
seccade diye google'layanlar bize gelecek

J (bu arada TDK’dan Seccade’nin geçmişe bakmış) : Bir kişinin üzerinde namaz kılabileceği büyüklükte, halı, kilim, post veya kumaştan yaygı, namazlık

S: kuran.com.tr siteleri bize link verecek
header'larımızda dua eden küçük çocuklar koyacağız

Monday, March 12, 2007

yimeksepeti

eve yemek söylediğimde, ödemeyi kartla yaparken yemeği getiren kurye (onlara kurye mi denir?) kartı makineye soktuktan sonra o kağıt, makineden çıkana kadar olan bekleyiş beni çok geriyor.
gergin bir şekilde bekliyoruz: adamın elinde henüz çok azı çıkmış fiş, benim elimde yemekler.
sonra tırrr diye bir ses geliyor ve ikimiz birden "hoh" diyoruz.
bana kartımı geri veriyor, afiyet olsun diyor.
ben de teşekkür ediyor, kolay gelsin'ler diliyorum.

Monday, December 25, 2006

AŞK, YENİDEN! AKDENİZ'İN MUZU GİBİ...

Efendim mürettebatımızla birlikte kumsalda Lost izleyip, "Nasıl ateş yakılır?", "Elimizde bulunan meyvelerle çabuk çorba nasıl pişirilir?" gibi konularda kopya çekiyorduk ve hatta batarız matarız korkusuyla gemiye yeniden binmekten korkuyor, yılbaşı ağaçlarının dibinde uyuyorduk ki GEMİYİ çok boşladığımızı fark ettik!

Evet, belki biz bu gemiyi yaz mevsimlerinde eğleniriz gayesiyle batırmış olabilirdik, fakat bu durum soğuk kış gecelerinde sizlerin kalbini ısıtmayacağımız anlamına gelir miydi ki?

Derken, ben herkesten gizli kalan son içme suyumuzla saçlarımı pirüpak etmiş, kuruduktan sonra şekillendireyazmıştım ki SAÇ KÖPÜĞÜNÜN üzerindeki küçük bir direktif tüm köpüğü afiyetle yememe neden oldu.

...saçlarınızı doğal yoldan kurumaya bırakın. *Arkadaşlarınıza göstermeye gidin.

ARKADAŞLARIMIZA GÖSTERMEYE GİTMEK?

Sevgili Wella,
Bir kadın üzerindeki herhangi bir değişiklikten (hele ki konu saçıysa) çoğu zaman bahsetmez. Karşı tarafın FARK ETMESİNİ bekler...



Belki de gemide 7/24 bir kuaför bulundurmak en akıllıca fikir...

Monday, October 30, 2006

AJANDA

SERT ÇIKIŞLAR;





İSYANKAR TAVIRLAR;


Çalışmıyorum nitekim...

Sunday, September 10, 2006

PARİZYEN BLOGGER KARDEŞLERİME SORUYORUM;

Bunu hanginiz yaptı???


Crazy Girl, söz sende...

Sunday, August 27, 2006

NOOOO-DLE


Biraz Uzakdoğu filmlerine özenmek, biraz kendini "In the Mood for Love"da hissetmek; gittik kendimize şu bir süredir marketlerde 2 küsür ytl'ye satılan CUP NOODLE'lardan aldık. Sothyz arkamdan "Alma Jelatin, boşver!" dese de, ben çoktaaan içeriğini okumuş (Tavuk aromalı noodles. Kaynar suyu kaba dökün ve 3 dk. bekletin. Karıştırdıktan sonra noodle'larınız hazır olacak! :)))))), ezberlemiş kasaya yönelmiştim bile... Sothyz de biraz yeşil fasulye, yarım kilo kıyma, 5 soda alarak alışverişimizi tamamladı.



Eve gelince bir film izledim. Biraz çet yaptım. Biraz dergi karıştırdım. Midemin bu egzotik tadı tam anlamıyla hak edebilmesi için iyice boş kalmasını bekledim... Biraz daha bekledim... Karnımdaki gurultu volyumunun yeterli seviyeye ulaştığını anladığımda derhal sandalyeden kalktım ve mutfağa yöneldim. Nitekim 3 dk içerisinde nefis bir ziyafet beni bekliyordu. Noodle'lara güvenim tam, midem bu küçük kutunun içindeki lezzeti tümüyle kabul edecek kadar açtı.

-Buralar hiç de hoş anılar içermiyor.-

Sonuç mu? Re-za-let! Hayatımda hiç bu kadar kötü bir yemek yemediğim gibi, hiç bu kadar kötü bir kokuyla da karşılaşmadım. Bu sinema sanatına hayran kaldığım / her gördüğüm çekik gözlüsüne taptığım Uzakdoğu insanı, affedersiniz, bu z.k gibi yemekten başka yiyecek bir şey bulamadılar mı? Sana, "İtalya'nın nefis pizzası, pennesi, spaghettisi; Meksika'nın enfes fajitas'sı nerede?!" diye sorar; memleketimin içli köftesine kurban olurum sevgili okur. Yiyeni obez yaptığı iddiasıyla lanetledikleri Burger King'in bile bir karakteri var, ki Acılı Whopper yerken zevkten tatlı krizimi tatlıya bağladığımı bilirim... Yazık.Biterken ocakta misss gibi taze fasulye pişiyordu. Zeytinyağlı.

Monday, August 21, 2006

Q2LBEN


gülben ergen'den bahsetmişken, bu fotoğrafına değinmeden geçemeyeceğimi farkettim.
arşivimdeki birbirinden güzel ünlü fotoğraflarına göz atarken, bir de baktım gülben ablanın bu pozu bana başka bir pozunu hatırlatıyor.
şimdi saymaya üşeniyorum ama galiba 3 alttaki posttaki (tekerleme gibi oldu) fotoğrafa bakarsanız iki resim arasındaki benzerliği (benzerlikleri) bulabilirsiniz. bunu yeliz yeşilmen bile bulabilir.
1. popo kavrama: gülben ablanın sol eli sürekli poposunda. kaşınıyor olabilir, belki parazit vardır. efendim ben doktor değilim ama kendisine şey öneriyorum, küçük kırmızı haplar vardı, ondan.
2. bacaktaki gamze: buna selülit demeye dilim varmıyor, yorumsuz bırakıyorum. selülit, vişi reklamlarından öğrendiğimiz kadarıyla -bizde graaaam yok yaniiii- derideki portakal kabuğu görüntüsü. ama bu portakal falan değil, artezyen kuyusu. kendisine portakal yemeyi yasaklıyoruz.
3. yüzdeki ifade: alltakinde direk karşıya, bunda ise yere 45 derecelik açıyla göğe bakmasına rağmen, ağız aralığı ve kaşları kaldırma mesafesi birbirinin aynısı.
dallı güllü bikinisinin güzelliğinden ve arkadaki flu papatya sandalyelerden bahsetmek istemiyorum, zira saat sabahın 04:2'si ve çok açım.


q2 konusuyla ilgili seyir arkadaşım jelo'ya atılan çamuru temizleyemeyi görev bilirim.
evet kendisi gurbet ellerde can sıkıntısıyla haşır neşir olabilir. ancak o bir blog scene investigator değildir. -değilsin, değil mi?-
q2'nin bılogır profiline koyduğu fotoğraf bir kadın fotoğrafı ve bunu da ancak, bir erkek kendisinin üzerinden dikkatleri çekmek için yapıyor olabilir.
sonuçta, jelo ablamız ve ttku kardeşimiz temyiz ediliyor, geriye diğer arkadaşlarımız kalıyor. dava düşmüştür, gümm!
hatta diğerlerinin sebeplerini biiiiiir biiiiiir sayarken, doktor ferhatcan kardeşimizin anyone iddiasını havada bıraktığından q2'nin anyone olmasına bir oy da benden diyorum.
ebe!
ooooolaaa laaa dardanellaaa.

Thursday, August 17, 2006

MAY DAY


sevgili batan gemi ahalisi,

bu gemiyi bir türlü batıramıyoruz. hatta bendeniz kulunuz sotiz'in yaz tembelliğiyle haftalardır küçük bir postçuk dahi girememesi bile bu gemiyi batıramadı. jelo abla tek başına kahramanca kürek çekiyor, yelkenler fora!

şimdi benim üşenerek klavyenin tuşlarını tıklamamın sebebi ise bir kutlama; çok sevdiğimiz simi ablamızın parmağındaki yüzüğü kutlamak.
ay ne biliyim, buradan paris'e koşasım geldi. ben ayakkabılarımı bağlarken, siz de jelo ablayla simiole için çektiğimiz tribute fotoğrafa bakın, ne biliyim.
burayı da pek kimse bilmez ama, belki ikimilyor.kom yaparız, belli mi olur.
savaş ay, sesimi duy.

BİRER DRİNK ALSAYDIK...


İçecek rafından yapboza / yapbozdan içecek rafına, Simioletic yaklaşımlar...

Kendisinin yeniden yazmasını beklemek; Aliye'nin çocuklarına kavuşmasını beklemek, Carver'ın kim olduğunu öğrenmeyi beklemek, Seymen Ağa'nın mayınlardan sağ çıkıp çıkmayacağını merak etmek kadar azap verici. Nitekim kavuşmalar da öyle duygu dolu...

Tuesday, August 01, 2006

MARGINAL UTILITY OF SOMETHING SOMETHING

mmilk
"Şu an bir adet, tek dal sigara için 5 YTL verebilirim, gözümü bile kırpmam. Tabi onca aradan sonra 1 adetle tatmin olamayacağım için ikinci dal sigaraya 4 YTL veririm. 3.'sünün yanında belki kahve bile içerim, ağır ağır. Ama ona 2YTL'den fazla vermem. 4. dal sigara büyük ihtimal kulak arkası olacaktır, 1YTL ancak eder... Çünkü bir sonraki sigara isteğime kadar belki bir paket sigara edinmiş olurum. 5. dal sigaraya tek kuruş ödemem, isterseniz şuraya bırakın."

...diye düşünürken nedensizce okulu özlediğimi fark ettim. Biz buna ekonomide MARGINAL UTILITY diyoruz... Bir mala sahip olma isteğin azaldıkça / tatmin oldukça onun için feda edeceğin şeyler azalıyor.

Monday, July 17, 2006

ANNEM DE SEVİNİYO

g vs. m
Gülben Ergen'in Yıldız Tilbe imzalı, "HA HA HA HA HA HA HAHHA HHAAHHAA!!!" nakaratlı, bolca histeri içeren; enerjik Sultans of the Dance elemanı, Küçük Prens Mustafa'nın dizlerinde uyuduğunu ima eden şarkısını ilk dinlediğimde bir yerlerden bu kadar tanıdık gelmesine şaşırmış, ne ile benzerlik kurduğuma karar verememiştim.

Ta ki bir sabah -yine- İstanbul'un manyak martı kahkahalarıyla uyanana kadar...

İyi geceler

Saturday, July 15, 2006

FIVE DOLLARS MILK SHAKE

Tam 3 saat süren bir buluşma ön görüşmesi / MESENE diyaloğundan sonra Burger King mönüleriyle karnımızı doyurmuş; bu güzel öğünü leziz içeceklerle devam ettirmeye karar vermiştik. İçecekler soğuk ve tatlı, ortam hoş ve sessiz olmalıydı. Bize göre'nin oralar bize göre biçilmiş kaftandı.
Kaldırımın üzerine atılmış iki sandalye, sıcak ve nemli bir Temmuz akşamı, üzerine ölü toprağı serpilmiş bedenlerimizi bekliyordu adeta... Toz mavi, rüzgarda uçuşan ipek elbisesiyle köşkten çıkan Adalet Hala'mın getirdiği soğuk White Iced Chocalate'larla biraz olsun serinlemeyi umarak, yudumladık. Yudumladık. Ve yudumladık.



Çok eylendik.
:göz kırp

Friday, July 14, 2006

HAVUÇ AĞACI


merhaba hanımlar,
bugünkü yemeğimizin adı tavanarası usulü zeytinyağlı havuçlu ekmek. malzemeleri, yemeğin isminden anlayamayan okuyucular için tekrarlıyorum.
  • ekmek
  • zeytinyağı
  • havuç

tavanarası'na gidilir. yemek sipariş edilir. biraz sonrasında getirecekleri sepetin içinden bir adet ekmek dilimi alınır, üzerine zeytinyağı damlatılır. masaya yemekle birlikte garnitür olarak gelen ince havuç dilimi de zeytinyağı damlatılmış ekmeğin üstüne konulur.
afiyet olsun!

VERİ-FANİ

Sibel Can tangayla yakalandığında, teknedeki tombul teyzelerden biri de olabilirdik...
Bunun için ben şahsen her gün şükrediyorum.

Nitekim iri memelerle bütünleşmiş kalçaları plaj havlusuyla mumyalamak kadar korkunç bir şey yok!

2

slm, nbr, asl.

GROUP MEMBERS

Kağıtları yalamaktan bıkmıştım ki bu geldi. Benim oldu.

KLİŞE

Tahtakale'de 3 YTL'ye takıp/takıştıracağımız boncukları Claire's'den çok liralara almış olabiliriz.
En azından olası bir Mardi Gras şenliğinde elin adamlarına tişörtümüzü kaldırmak zorunda kalmayacağız.

Thursday, July 13, 2006

1

Manyak olacak buralar.