Monday, December 25, 2006

AŞK, YENİDEN! AKDENİZ'İN MUZU GİBİ...

Efendim mürettebatımızla birlikte kumsalda Lost izleyip, "Nasıl ateş yakılır?", "Elimizde bulunan meyvelerle çabuk çorba nasıl pişirilir?" gibi konularda kopya çekiyorduk ve hatta batarız matarız korkusuyla gemiye yeniden binmekten korkuyor, yılbaşı ağaçlarının dibinde uyuyorduk ki GEMİYİ çok boşladığımızı fark ettik!

Evet, belki biz bu gemiyi yaz mevsimlerinde eğleniriz gayesiyle batırmış olabilirdik, fakat bu durum soğuk kış gecelerinde sizlerin kalbini ısıtmayacağımız anlamına gelir miydi ki?

Derken, ben herkesten gizli kalan son içme suyumuzla saçlarımı pirüpak etmiş, kuruduktan sonra şekillendireyazmıştım ki SAÇ KÖPÜĞÜNÜN üzerindeki küçük bir direktif tüm köpüğü afiyetle yememe neden oldu.

...saçlarınızı doğal yoldan kurumaya bırakın. *Arkadaşlarınıza göstermeye gidin.

ARKADAŞLARIMIZA GÖSTERMEYE GİTMEK?

Sevgili Wella,
Bir kadın üzerindeki herhangi bir değişiklikten (hele ki konu saçıysa) çoğu zaman bahsetmez. Karşı tarafın FARK ETMESİNİ bekler...



Belki de gemide 7/24 bir kuaför bulundurmak en akıllıca fikir...

Monday, October 30, 2006

AJANDA

SERT ÇIKIŞLAR;





İSYANKAR TAVIRLAR;


Çalışmıyorum nitekim...

Sunday, September 10, 2006

PARİZYEN BLOGGER KARDEŞLERİME SORUYORUM;

Bunu hanginiz yaptı???


Crazy Girl, söz sende...

Sunday, August 27, 2006

NOOOO-DLE


Biraz Uzakdoğu filmlerine özenmek, biraz kendini "In the Mood for Love"da hissetmek; gittik kendimize şu bir süredir marketlerde 2 küsür ytl'ye satılan CUP NOODLE'lardan aldık. Sothyz arkamdan "Alma Jelatin, boşver!" dese de, ben çoktaaan içeriğini okumuş (Tavuk aromalı noodles. Kaynar suyu kaba dökün ve 3 dk. bekletin. Karıştırdıktan sonra noodle'larınız hazır olacak! :)))))), ezberlemiş kasaya yönelmiştim bile... Sothyz de biraz yeşil fasulye, yarım kilo kıyma, 5 soda alarak alışverişimizi tamamladı.



Eve gelince bir film izledim. Biraz çet yaptım. Biraz dergi karıştırdım. Midemin bu egzotik tadı tam anlamıyla hak edebilmesi için iyice boş kalmasını bekledim... Biraz daha bekledim... Karnımdaki gurultu volyumunun yeterli seviyeye ulaştığını anladığımda derhal sandalyeden kalktım ve mutfağa yöneldim. Nitekim 3 dk içerisinde nefis bir ziyafet beni bekliyordu. Noodle'lara güvenim tam, midem bu küçük kutunun içindeki lezzeti tümüyle kabul edecek kadar açtı.

-Buralar hiç de hoş anılar içermiyor.-

Sonuç mu? Re-za-let! Hayatımda hiç bu kadar kötü bir yemek yemediğim gibi, hiç bu kadar kötü bir kokuyla da karşılaşmadım. Bu sinema sanatına hayran kaldığım / her gördüğüm çekik gözlüsüne taptığım Uzakdoğu insanı, affedersiniz, bu z.k gibi yemekten başka yiyecek bir şey bulamadılar mı? Sana, "İtalya'nın nefis pizzası, pennesi, spaghettisi; Meksika'nın enfes fajitas'sı nerede?!" diye sorar; memleketimin içli köftesine kurban olurum sevgili okur. Yiyeni obez yaptığı iddiasıyla lanetledikleri Burger King'in bile bir karakteri var, ki Acılı Whopper yerken zevkten tatlı krizimi tatlıya bağladığımı bilirim... Yazık.Biterken ocakta misss gibi taze fasulye pişiyordu. Zeytinyağlı.

Monday, August 21, 2006

Q2LBEN


gülben ergen'den bahsetmişken, bu fotoğrafına değinmeden geçemeyeceğimi farkettim.
arşivimdeki birbirinden güzel ünlü fotoğraflarına göz atarken, bir de baktım gülben ablanın bu pozu bana başka bir pozunu hatırlatıyor.
şimdi saymaya üşeniyorum ama galiba 3 alttaki posttaki (tekerleme gibi oldu) fotoğrafa bakarsanız iki resim arasındaki benzerliği (benzerlikleri) bulabilirsiniz. bunu yeliz yeşilmen bile bulabilir.
1. popo kavrama: gülben ablanın sol eli sürekli poposunda. kaşınıyor olabilir, belki parazit vardır. efendim ben doktor değilim ama kendisine şey öneriyorum, küçük kırmızı haplar vardı, ondan.
2. bacaktaki gamze: buna selülit demeye dilim varmıyor, yorumsuz bırakıyorum. selülit, vişi reklamlarından öğrendiğimiz kadarıyla -bizde graaaam yok yaniiii- derideki portakal kabuğu görüntüsü. ama bu portakal falan değil, artezyen kuyusu. kendisine portakal yemeyi yasaklıyoruz.
3. yüzdeki ifade: alltakinde direk karşıya, bunda ise yere 45 derecelik açıyla göğe bakmasına rağmen, ağız aralığı ve kaşları kaldırma mesafesi birbirinin aynısı.
dallı güllü bikinisinin güzelliğinden ve arkadaki flu papatya sandalyelerden bahsetmek istemiyorum, zira saat sabahın 04:2'si ve çok açım.


q2 konusuyla ilgili seyir arkadaşım jelo'ya atılan çamuru temizleyemeyi görev bilirim.
evet kendisi gurbet ellerde can sıkıntısıyla haşır neşir olabilir. ancak o bir blog scene investigator değildir. -değilsin, değil mi?-
q2'nin bılogır profiline koyduğu fotoğraf bir kadın fotoğrafı ve bunu da ancak, bir erkek kendisinin üzerinden dikkatleri çekmek için yapıyor olabilir.
sonuçta, jelo ablamız ve ttku kardeşimiz temyiz ediliyor, geriye diğer arkadaşlarımız kalıyor. dava düşmüştür, gümm!
hatta diğerlerinin sebeplerini biiiiiir biiiiiir sayarken, doktor ferhatcan kardeşimizin anyone iddiasını havada bıraktığından q2'nin anyone olmasına bir oy da benden diyorum.
ebe!
ooooolaaa laaa dardanellaaa.

Thursday, August 17, 2006

MAY DAY


sevgili batan gemi ahalisi,

bu gemiyi bir türlü batıramıyoruz. hatta bendeniz kulunuz sotiz'in yaz tembelliğiyle haftalardır küçük bir postçuk dahi girememesi bile bu gemiyi batıramadı. jelo abla tek başına kahramanca kürek çekiyor, yelkenler fora!

şimdi benim üşenerek klavyenin tuşlarını tıklamamın sebebi ise bir kutlama; çok sevdiğimiz simi ablamızın parmağındaki yüzüğü kutlamak.
ay ne biliyim, buradan paris'e koşasım geldi. ben ayakkabılarımı bağlarken, siz de jelo ablayla simiole için çektiğimiz tribute fotoğrafa bakın, ne biliyim.
burayı da pek kimse bilmez ama, belki ikimilyor.kom yaparız, belli mi olur.
savaş ay, sesimi duy.

BİRER DRİNK ALSAYDIK...


İçecek rafından yapboza / yapbozdan içecek rafına, Simioletic yaklaşımlar...

Kendisinin yeniden yazmasını beklemek; Aliye'nin çocuklarına kavuşmasını beklemek, Carver'ın kim olduğunu öğrenmeyi beklemek, Seymen Ağa'nın mayınlardan sağ çıkıp çıkmayacağını merak etmek kadar azap verici. Nitekim kavuşmalar da öyle duygu dolu...

Tuesday, August 01, 2006

MARGINAL UTILITY OF SOMETHING SOMETHING

mmilk
"Şu an bir adet, tek dal sigara için 5 YTL verebilirim, gözümü bile kırpmam. Tabi onca aradan sonra 1 adetle tatmin olamayacağım için ikinci dal sigaraya 4 YTL veririm. 3.'sünün yanında belki kahve bile içerim, ağır ağır. Ama ona 2YTL'den fazla vermem. 4. dal sigara büyük ihtimal kulak arkası olacaktır, 1YTL ancak eder... Çünkü bir sonraki sigara isteğime kadar belki bir paket sigara edinmiş olurum. 5. dal sigaraya tek kuruş ödemem, isterseniz şuraya bırakın."

...diye düşünürken nedensizce okulu özlediğimi fark ettim. Biz buna ekonomide MARGINAL UTILITY diyoruz... Bir mala sahip olma isteğin azaldıkça / tatmin oldukça onun için feda edeceğin şeyler azalıyor.

Monday, July 17, 2006

ANNEM DE SEVİNİYO

g vs. m
Gülben Ergen'in Yıldız Tilbe imzalı, "HA HA HA HA HA HA HAHHA HHAAHHAA!!!" nakaratlı, bolca histeri içeren; enerjik Sultans of the Dance elemanı, Küçük Prens Mustafa'nın dizlerinde uyuduğunu ima eden şarkısını ilk dinlediğimde bir yerlerden bu kadar tanıdık gelmesine şaşırmış, ne ile benzerlik kurduğuma karar verememiştim.

Ta ki bir sabah -yine- İstanbul'un manyak martı kahkahalarıyla uyanana kadar...

İyi geceler

Saturday, July 15, 2006

FIVE DOLLARS MILK SHAKE

Tam 3 saat süren bir buluşma ön görüşmesi / MESENE diyaloğundan sonra Burger King mönüleriyle karnımızı doyurmuş; bu güzel öğünü leziz içeceklerle devam ettirmeye karar vermiştik. İçecekler soğuk ve tatlı, ortam hoş ve sessiz olmalıydı. Bize göre'nin oralar bize göre biçilmiş kaftandı.
Kaldırımın üzerine atılmış iki sandalye, sıcak ve nemli bir Temmuz akşamı, üzerine ölü toprağı serpilmiş bedenlerimizi bekliyordu adeta... Toz mavi, rüzgarda uçuşan ipek elbisesiyle köşkten çıkan Adalet Hala'mın getirdiği soğuk White Iced Chocalate'larla biraz olsun serinlemeyi umarak, yudumladık. Yudumladık. Ve yudumladık.



Çok eylendik.
:göz kırp

Friday, July 14, 2006

HAVUÇ AĞACI


merhaba hanımlar,
bugünkü yemeğimizin adı tavanarası usulü zeytinyağlı havuçlu ekmek. malzemeleri, yemeğin isminden anlayamayan okuyucular için tekrarlıyorum.
  • ekmek
  • zeytinyağı
  • havuç

tavanarası'na gidilir. yemek sipariş edilir. biraz sonrasında getirecekleri sepetin içinden bir adet ekmek dilimi alınır, üzerine zeytinyağı damlatılır. masaya yemekle birlikte garnitür olarak gelen ince havuç dilimi de zeytinyağı damlatılmış ekmeğin üstüne konulur.
afiyet olsun!

VERİ-FANİ

Sibel Can tangayla yakalandığında, teknedeki tombul teyzelerden biri de olabilirdik...
Bunun için ben şahsen her gün şükrediyorum.

Nitekim iri memelerle bütünleşmiş kalçaları plaj havlusuyla mumyalamak kadar korkunç bir şey yok!

2

slm, nbr, asl.

GROUP MEMBERS

Kağıtları yalamaktan bıkmıştım ki bu geldi. Benim oldu.

KLİŞE

Tahtakale'de 3 YTL'ye takıp/takıştıracağımız boncukları Claire's'den çok liralara almış olabiliriz.
En azından olası bir Mardi Gras şenliğinde elin adamlarına tişörtümüzü kaldırmak zorunda kalmayacağız.

Thursday, July 13, 2006

1

Manyak olacak buralar.