

Eve gelince bir film izledim. Biraz çet yaptım. Biraz dergi karıştırdım. Midemin bu egzotik tadı tam anlamıyla hak edebilmesi için iyice boş kalmasını bekledim... Biraz daha bekledim... Karnımdaki gurultu volyumunun yeterli seviyeye ulaştığını anladığımda derhal sandalyeden kalktım ve mutfağa yöneldim. Nitekim 3 dk içerisinde nefis bir ziyafet beni bekliyordu. Noodle'lara güvenim tam, midem bu küçük kutunun içindeki lezzeti tümüyle kabul edecek kadar açtı.
Sonuç mu? Re-za-let! Hayatımda hiç bu kadar kötü bir yemek yemediğim gibi, hiç bu kadar kötü bir kokuyla da karşılaşmadım. Bu sinema sanatına hayran kaldığım / her gördüğüm çekik gözlüsüne taptığım Uzakdoğu insanı, affedersiniz, bu z.k gibi yemekten başka yiyecek bir şey bulamadılar mı? Sana, "İtalya'nın nefis pizzası, pennesi, spaghettisi; Meksika'nın enfes fajitas'sı nerede?!" diye sorar; memleketimin içli köftesine kurban olurum sevgili okur. Yiyeni obez yaptığı iddiasıyla lanetledikleri Burger King'in bile bir karakteri var, ki Acılı Whopper yerken zevkten tatlı krizimi tatlıya bağladığımı bilirim... Yazık.
